Sosyal Medya

Güncel

'Bunlar Davutoğlu ve Gül’e her halükârda vuracaklardı zaten'-Hakan Albayrak

İşbu yazıyı Gül ve Davutoğlu’na yapılan haksızlıkları içime sindiremediğim için ve onların haklarını karınca kararınca teslim etmek niyetiyle yazdığıma, yazarken başkaca bir niyet taşımadığıma da yemin edebilirim. Gene hem vallahi hem billahi.



Ahmet DavutoÄŸlu ve Abdullah Gül, referandumda “Evet”e çalışmadıkları için ağır hakaretlere uÄŸruyor.
 
Ağır hakaretler, genellikle, onları zaten öteden beri yerin dibine batırmaya çalışanlardan, “DavutoÄŸlu Alman ekolüdür, Avrupa’nın adamıdır” yahut “Gül Ä°ngiliz Kraliçesine hizmet ediyor” gibi hezeyanlarda bulunanlardan geliyor.
 
(“DavutoÄŸlu Avrupa’nın adamıdır” deyince: Bu iftirayı atarken aynı zamanda ‘DavutoÄŸlu azılı Batı düşmanıdır, ayağı yerden kesik Ä°slam dünyası militanıdır’ da diyebiliyorlar. Bunu derken aynı anda ‘Hilâl-Haçlı savaşı’ narası da atabiliyorlar. Bu narayı atarken aynı anda Batı’yla iliÅŸkilerimizin bozulmasından ÅŸikâyet de edebiliyorlar. Tutarlılık hak getire. Yoksa DavutoÄŸlu orta yolu temsil ediyordu da söz konusu zevat gözü dönmüşlüğü yüzünden orta yol müktesebatının mı içinden çıkamıyor? Galiba öyle.)
 
Bunlar DavutoÄŸlu ve Gül’e her halükârda vuracaklardı zaten.
 
“Evet” için çalışsalardı ‘Reisin gözüne girip yeniden makam mevki elde etmeye çalışıyorlar ama yemezler!’ diye vurabilirlerdi meselâ.
 
Öte yandan, DavutoÄŸlu ve Gül’ü seven, onların AK Parti’ye katkılarını ve memlekete hizmetlerini takdir eden, fakat “Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi paketini benimsemeseler de keÅŸke ele güne karşı ‘Evet’ diyeceklerini ilan etselerdi” diye düşünen, öyle yapmadıkları için DavutoÄŸlu ve Gül’ü eleÅŸtiren iyi niyetli kimseler de var.
 
Ben de DavutoÄŸlu ve Gül’ün -bütün çekincelerine raÄŸmen- “Evet” demelerini / diyeceklerini ilan etmelerini, bunu hiç deÄŸilse “Yeni sistem teklifi tashihe muhtaç da olsa, ÅŸimdilik…” ÅŸerhini düşerek yapmalarını tercih ederdim.
 
Bununla beraber, sergiledikleri tavrın saygıdeğer olduğunu düşünüyorum.
 
Ä°steyen, kamuoyu önünde “Evet” dememelerini yadırgayabilir; ama bence, benimsemedikleri(ni zannettiÄŸim) yeni sistem teklifine kamuoyu önünde “Hayır” dememelerini takdir etmek de mümkün.
 
***
 
Hezeyanlara dönecek olursak...
 
Davutoğlu ve Gül nankörmüş!
 
ErdoÄŸan onlara makam mevki vermiÅŸ, ama onlar ErdoÄŸan’ın kuyusunu kazmışlar!
 
La havle vela kuvvete illa billah…
 
ErdoÄŸan’ın ÅŸu veya bu görüşüne katılmadıklarında, ÅŸu veya bu tavrını benimsemediklerinde, ÅŸu veya bu siyasetini tenkit ettiklerinde AK Parti hareketinin ve memleketin (ErdoÄŸan’ın da) selametini -kendi fikirlerince- gözetmiÅŸ olamazlar mı yani?
 
Bu suizan niye?
 
Suizandaki bu ÅŸiddet niye?
 
ErdoÄŸan’a küfür mü etmiÅŸler, iftira mı atmışlar?
 
Hayır; sadece bazı konularda ErdoÄŸan’la ayrı düştüler ve bunu ifade ederken nezaket dairesinden hiç çıkmadılar.
 
Herkes her konuda aynı düşünüp anlaşmaya mecbur değil.
 
Anlaşma sağlanamayan konularda birbirini mazur görmek gibi bir alternatif de var.
 
Hata da yapmış olabilirler… Yapmıştırlar… Hatasız olan beri gelsin!
 
Neticede Abdullah Gül muharebeye filan girmeden köşesine çekildi, Ahmet Davutoğlu direnmeden başbakanlığı bıraktı, ama haklarındaki korkunç tezvirat bitmedi; yeter Yâ Hû!
 
Ne demek “nankör”?
 
Ne münasebet?
 
‘Halbuki ErdoÄŸan onlara makam mevki vermiÅŸti’ lakırdısı ne büyük densizlik!
 
Durduk yerde, hiç de layık olmadıkları halde mi geldiler o makam ve mevkilere?
 
Erdoğan onları liyakatsiz oldukları halde mi tercih etti?
 
Öyleyse şayet, fevkalade sorumsuz bir lidermiş Erdoğan.
 
Yok eğer liyakat sahibi oldukları için onları tercih ettiyse, bunu başa kakmak neyin nesi?
 
“Tercih” kelimesi yanlış aslında; bu bir kadro hareketiydi ve söz konusu olan ÅŸey o kadronun doÄŸal lideri ile dava arkadaÅŸları arasındaki görev dağılımından ibaretti.
 
***
 
Abdullah Gül derken Refah Partisi’nin önde gelen yöneticileri ve REFAHYOL hükümetinin (1996-97) bakanları arasında yer almış olan ‘duayen’ bir siyasetçimizden bahsediyoruz. 
 
Erbakan Hoca’nın lafının üstüne laf söylemenin tekfir kampanyasına kadar varan ağır bedeller istediÄŸi bir dönemde Erbakan Hoca’ya raÄŸmen “Yenilikçiler”i temsilen Fazilet Partisi Genel BaÅŸkanlığına aday olma ve kongrede alternatif liste çıkarma cüretini göstererek linç edilmeyi göze alan adamdan bahsediyoruz.
 
AK Parti’ye giden yolda önemli bir aÅŸamaydı bu.
 
Üzerinde yürüdüğümüz yolda tesadüfen rastladığımız Sarı Çizmeli Mehmet Ağa değil, yolu açan öncülerden biridir Abdullah Gül.
 
(15 Temmuz gecesi NTV’nin canlı yayınında yaptığı heyecanlı konuÅŸmayla milleti askerî darbe teÅŸebbüsüne karşı safları sıklaÅŸtırarak tavır koymaya çağıran ilk siyasetçilerden biri olduÄŸunu da hatırlayalım lütfen.)
 
1990’dan beri üniversite hocası, yazar, Bilim ve Sanat Vakfı kurucusu ve gönüllüsü olarak binlerce gencin yetiÅŸmesine katkıda bulunan; yazdığı kitaplar ve desteklediÄŸi kaliteli yayıncılık faaliyetleriyle camiamızın entelektüel birikimini zenginleÅŸtiren; REFAHYOL hükümeti döneminde “D-8”in kurulmasına hizmeti geçen; AK Parti iktidarının ilk senelerinde (Gül’ün BaÅŸbakan olduÄŸu günlerden baÅŸlayarak) BaÅŸbakan BaÅŸdanışmanı ve Büyükelçi sıfatıyla uluslararası iliÅŸkilerdeki bazı kritik eÅŸiklerin aşılmasında önemli rol oynayan Ahmet DavutoÄŸlu da bu hareketin duayenlerindendir.
 
Gül’ün AK Parti Genel BaÅŸkanlığı, BaÅŸbakanlığı, DışiÅŸleri Bakanlığı ve CumhurbaÅŸkanlığı, DavutoÄŸlu’nun da DışiÅŸleri Bakanlığı, AK Parti Genel BaÅŸkanlığı ve BaÅŸbakanlığı, öteden beri taşıdığı niteliklere dayanıyordu ve ikisi de bu görevlerini bihakkın yerine getirerek Yeni Türkiye ülküsüne baÅŸarıyla hizmet ettiler.
 
Asıl nankörlük “Gül ve DavutoÄŸlu’na ihtiyacımız kalmadı, öyleyse onlara istediÄŸimiz gibi vurabiliriz” anlayışıdır.
 
Gül ve DavutoÄŸlu’na ihtiyaç kalmadığı görüşünü ‘fazla iyimser’ bulduÄŸumu da belirtmeliyim.
 
***
 
Abdullah Gül’le fazla görüşmüşlüğümüz yok.
 
En fazla üç-dört sefer görüşmüşüzdür.
 
En son, bundan ta bir buçuk sene evvel.
 
Şimdilerde ne yapar, ne eder, kafasından neler geçer, siyasi bir planı var mıdır yok mudur, hiç bilmiyorum.
 
Ahmet Davutoğlu ile de aylardır görüşmedik; görüştüğümüzde ileriye dönük bir siyasi planı söz konusu olmamıştı ve görüşmeyeli beri öyle bir plan yapıp yapmadığını da hiç bilmiyorum.
 
Hem vallahi hem billahi.
 
Bunları böyle yeminle söylüyorum, çünkü son yazım üzerine ‘Gül ve DavutoÄŸlu yeni parti kurmaya hazırlanıyor, Hakan Albayrak da o parti için nabız yokluyor’ diyenler oldu ve iÅŸbu yazıya da öyle bir kulp takılabilir.
 
Ä°ÅŸbu yazıyı Gül ve DavutoÄŸlu’na yapılan haksızlıkları içime sindiremediÄŸim için ve onların haklarını karınca kararınca teslim etmek niyetiyle yazdığıma, yazarken baÅŸkaca bir niyet taşımadığıma da yemin edebilirim.
 
Gene hem vallahi hem billahi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.